Hem ben aradığımda bulayım, hem de toplumsal bir hizmet olsun bakımından...
28 Aralık 2010 Salı
Time Warp Project
Time Warp Project
Bu kısa film, arkadaşın mezuniyet projesiymiş. Ve bazı CG teknikleri ve portfolyosunu geliştirmek için yapmış. Gayet iyi olmuş!
7 Aralık 2010 Salı
6 Aralık 2010 Pazartesi
3 Aralık 2010 Cuma
1 Aralık 2010 Çarşamba
30 Kasım 2010 Salı
22 Kasım 2010 Pazartesi
16 Kasım 2010 Salı
27 Ekim 2010 Çarşamba
Rock yıldızı Neandertal çıktı
Ozzy, sonucu esprili bir dille karşıladı : “Böylesi bir soy geçmişine sahip olmam, karım Sharon ve dünya çapındaki bir çok polis birimini pek de şaşırtmaz sanırım. Eğer Pompeii halkı kullanmış olduğum alkolün yarısını içmiş olsaydı, lavların üzerinden yürüyüp giderlerdi.”
Rock yıldızı Neandertal çıktı
Rock yıldızı Neandertal çıktı
5 Ekim 2010 Salı
30 Eylül 2010 Perşembe
3 Eylül 2010 Cuma
31 Ağustos 2010 Salı
26 Ağustos 2010 Perşembe
25 Ağustos 2010 Çarşamba
24 Ağustos 2010 Salı
23 Ağustos 2010 Pazartesi
17 Ağustos 2010 Salı
29 Haziran 2010 Salı
23 Haziran 2010 Çarşamba
22 Haziran 2010 Salı
21 Haziran 2010 Pazartesi
18 Haziran 2010 Cuma
17 Haziran 2010 Perşembe
16 Haziran 2010 Çarşamba
4 Haziran 2010 Cuma
28 Mayıs 2010 Cuma
21 Mayıs 2010 Cuma
20 Mayıs 2010 Perşembe
11 Mayıs 2010 Salı
3 Mayıs 2010 Pazartesi
15 Nisan 2010 Perşembe
12 Nisan 2010 Pazartesi
9 Nisan 2010 Cuma
8 Nisan 2010 Perşembe
6 Nisan 2010 Salı
5 Nisan 2010 Pazartesi
2 Nisan 2010 Cuma
31 Mart 2010 Çarşamba
30 Mart 2010 Salı
24 Mart 2010 Çarşamba
19 Mart 2010 Cuma
18 Mart 2010 Perşembe
3 Mart 2010 Çarşamba
2 Mart 2010 Salı
26 Şubat 2010 Cuma
25 Şubat 2010 Perşembe
19 Şubat 2010 Cuma
Yanlış bilinen bazı kelimeler
Harıl harıl çalışmak
Har farsça eşek manasına gelir dolayısyla deyimin manası eşekler gibi çalışmaktır. Şeyh Galib'in Harname adlı eserini hatırlayın.
Hınzır Seni
Hınzır hoş bir şey gibi algılansa da arapça'da domuz manasına gelmekte olup daha ziyade hakaret olarak algılanmalıdır.
Bakar gibi bakmak
Bakar öküz anlamına gelir, öküzün trene baktığı gibi manasına gelme eğilimindedir. Sultanahmet'te okurkan Rafet Hoca vardı Matematikçi o kullanırdı bunu. Bakar gibi bakma hadi cevapla.
Bazen, Baz'an, Bazan
Ba'z: (arapça) birtakım, bir parça, biraz, birkaçı (M. Nihat Özön, Osmanlıca-Türkçe Sözlük), aynı sözlükte ba'zan: (arapça) kimi vakit,kimileyin, her zaman değil, arasıra. Yani sözcüğün bu şekilde yazılışı Arapça'da doğru. Ama Türkçe'de kullanımı hem Türk Dil Kurumu Türkçe Sözlük'e hem de imla klavuzuna göre "bazen" dir. Yani Türkçe metinlerde bu şekilde kullanılır.
Zürefanın düşkünü beyaz giyer kış günü
Zürefa'nın zarif kelimesinin çoğuludur hayvanlar alemindeki uzun boyunlu Zürafa ile alakası yoktur zira bu hayvanin beyaz giyme lüksü olamaz.
Bir hoş oldum
Aslı bi huş oldumdur. Huş'un manası ise baygın, fenalaşmış, kendinden geçmiş demektir.
Moruk
Ermeniceden dilimize geçen sözcüğün manası baba, sakallı, yaşlı, kocamış erkek manasına gelir.
Gökmen
TDK Türk Dİl Kurumu yetkililrinin ağzından açıklanmıştır : 2015’te ilk Türk uzay adamını uzaya göndereceğimiz basında yer aldı. Başka dillerde “astronot”, “kozmonot”, “taygonot” gibi sözler kullanılıyor. Türk uzay adamı için bunları kullanmaya gerek yok. “Gökmen”in iyi bir karşılık olacağını düşünüyoruz. Hava Kuvvetleri Komutanlığımıza bu önerimizi yazdık. “Gökmen”deki “-men” eki çok eskilerden beri dilimizde kullanılır. En eskileri “Karaman”, “azman” ve “kocaman”... Yakın dönemde de “öğretmen”, “uzman”, “sayman”, “teğmen” gibi yeni sözler türetildi.
Üstad
Bir bilim ve sanatta o sanatı en iyi bilen kişidir ve aslı Üstat'tır Üstad yazımı tek olarak kullanılıyorsa yanlıştır. Fakat dilbilgisi kurallarına göre bu işin üstadı bu beydir kullanımı da doğrudur.
Fakir Fukara Cahil Cühela Alim Ulema
Şiir gibi ama birincisi tekil ikincisi çoğullarıdır. Fakirler= Fukara, Cahiller= Cühela, Alimler= Ulema. Konuyla ilgili olarak Şart tekil Şeriat çoğuldur, tıpkı Ukala akıllı'nın çoğulu olup akıllılar manasına gelip Snop, kendini beğenmiş manası bulunmamaktadır. Hepsi arapça kökenli kelimelerdir. Koşulları isteriz yerine arapça konuşma sevdasıyla Şeriat isteriz denirse pot kırılmaz, çam devrilir. :)
Köftehor
Köftehorun birkaç anlamı olabilir; -hor farsçada yemek içmek tüketmek anlamına geliyor. Böyle olunca köfteyiyen, köftetüketen, başka bir değişle köfteseven, belki de ağzının tadını bilen olabilir :) Köfte de farsçada çiğnenmiş, ezilmiş, dövülmüş anlamına geliyor. O zaman birleştirince ezilmişi, çiğnenmişi yiyen olur ki, burada belki de hazıra konan, çiğnemek için bile zahmet etmeyen, hazırcı, tembel, raconu kendi çıkarları için kullanan, sonradan görme uyanık anlamına gelebilir.
Çirkef : Çirkab = Çirk (pis) Ab (su) = Pis Su
Hoşaf : Hoşab = Hoş (güzel) Ab (su) = Hoş Su
Zerdali sözcüğü aslen Farsça bir sözcüktür, orijinali zerd-i alu (sarı erik) dir.
Şeftali de aslen Farsça bir sözcüktür.Orijinali şeft-i alu biçimindedir.Anlamı ise etli erik demektir.
Lale, Tulip, Dilbent
Fransızcada tulipe İngilizcede tulip İtalyancada tulipa Portekizcede tulipa Almancada Tulpe sözcükleri lale anlamına gelmektedir.Bu sözcüğün de şöyle bir hikayesi vardır:Hollandalı A.G. Busneck , 16. yy ortalarında Edirnede gördüğü laleye (anlamından dolayı olsa gerek) tülbent (eşarp) demiştir ve tüm Avrupada adı bu şekilde yayılmıştır.Kullanmakta olduğumuz bu sözcük de aslen Farsça bir kelimedir.Orijinali dil-bent dir. Asıl anlamı ise gönül bağlayandır.
Serbest
Farsça bir sözcüktür. Ser (baş) dest (bağlı) nin birleşmesinden gelir ve Başıbağlı manasına gelmekte olup tam zıddı anlamda kullanmaktayız.
Denizli
Denizlinin çevresinde hiç deniz yokken bu şehre neden bu isim verilmiştir hiç merak ettiniz mi? Aslen 14. 15. yüzyıllarda bu şehre Tonuzlu(domuzlu) deniyordu.Daha sonraları halkın bu ismi pek estetik bulmamasından olacak şehrin ismi Denizli biçimine çevrilmiştir
Metelik
Sondaki -lik eki, türkçe sözcük çağrışımı yapıyor; "yemeklik yağ"daki gibi... Aslı ise batı dillerinden geliyor: İngilizce'de, metallic; yani metal para... Biz kullanırken baştaki bölümü de bir türk ismiyle (mete) değiştirip kullanagelmişiz.
Bendeniz
Bu sözcüğün ne "ben" adılıyla, ne de "deniz"le bir ilgisi vardır; ancak sondaki "-niz" eki Türkçe'dir. "Bende", Farsça'da, "kul, tutsak" demektir. Yani kişi kendini sunarken - eski dönemlerin aşırı nezaketiyle -, "Ben kulunuz X kişi," diye sunar ya; bu da öyle konuşmalarla geçmişten günümüze gelmiş.
Lahmacun
Bu sözcüğün "macun"la ilgisi dolaylıdır. Arapça'da "acin" yoğrulmuş (macun o kökten gelir), "lahm" ise "et" demektir. Lahm-i acin: yoğrulmuş et..
Anahtar
Bu sözcüğün kökü, yunanca "anihto" (açmak) eylemidir. "Anihtiri" ise "açmaya yarayan" anlamındadır; yani "anahtar"... Yunanca kökenli sözcükler aslında dilimize Anadolu'da konuşulan ("konuşulmuş olan," demek daha doğru olur sanırım) Rumca'dan geçmiştir. Gerçekte iki dil biririne çok benzese de, Rumca'daki birçok sözcük Yunanlar'ca bilinmez. Bu yüzden bu sayfalardaki birçok grekçe sözcüğe "Yunanca kökenli" demek yerine "Rumca kökenli" demek daha uygun olur. Bu durumda ise "Anadolu Rumları'nın dili" anlaşılmalıdır.
Kilit
Yine Rumca'daki "kleo" (kapatmak) eyleminden türeyen "kleidi" ("klidi" diye okunur; "kapamaya, kilitlemeye yarayan" anlamında...) sözcüğünden gelmektedir.
Gebermek
Türkçe'de eski anlamı "şişmek" idi. Şimdi ise ölmenin kaba bir tabiri oldu. Ölüp beklemiş hayvanların şişmesinden geliyor olsa gerek. (Gebe ve göbek sözcükleri de aynı kökten geliyor)
Sıpa
Abazaca'da "spau" "çocuk, yavru" demektir. Bizde ise eşek yavrusu... Arapça'da da benzer biçimde "sabi, sibyan" "çocuk" anlamındadır.
Kokana
Yunanca "kokkona"dan geliyor ve gerçek anlamı "Hristiyan kadın"dır. Bizde ise giyimi ve süslenmesi aşırıya kaçan (yorumu yapanların düşüncesi böyle) yaşlı kadınlar nedense bu biçimde anılıyor.
Dillere peleseng olmak
Peleseng tesbih tanelerinin de yapıldığı kokulu bir reçinesi de olan kıymetli bir ağaç. Reçinesi yapışkan olduğundan ağızlarda sık tekrarlanan söze dillere peleseng olmuş denir. Aslında yanlış kullanılır bu söz. Çünkü doğrusu '' Dillere persenk olmak '' tır deyişin aslı. Persenk ise terazide dengeyi sağlamak için hafif kalan kefeye konan taş ve benzeri şeyler anlamındaki farsça kelimedir. Dillere persenk olan kelime de bir şeylerin eksikliğini kapatan ağzımıza yerleşmiş sözlerdir. ( Şey gibi )
Nüans Farkı
Yanlış kullanılan kelimelerden biriyle karşı karşıyayız. Osmanlı nın son dönemlerinden 1950 li yıllara kadar Fransızca dili pek bir popülerdi bu yüzden Türkçemize yerleştirilmeye çalışılırken Şark arabeskliğiyle bu ucube laf ortaya çıkmıştır. Nüans fransızca'da fark demektir anlamazlarsa diye pekiştirmek için birde bizim farkı ekleyince ortaya bu çıkmıştır. Şark Farkı, Nüans Farkı.
Afyonu Patlamak
Eski zamanlarda afyon kullananlar Ramazan ayında sahura kalktıklarında afyonu çiğnemek yerine ince bağırsaklara sarıp yutarlarmış.Bu yutulan afyonun mide'de patlaması ancak öğle vakitlerinde olurmuş.Afyon patlayana kadar da bu kişi çok gergin ve sinirli olurmuş. Bu yüzden eski zamanlarda 'Bey çok sinirli, daha afyonu patlamadı' gibi ifadeler kullanılırmış.
Ne Şam'ın Şekeri Ne arab'ın yüzü
''Ne Şamın şekeri Ne arabın yüzü'', deyimi aslında ''Ne Şamın şekeri ne arabın zekeri'' nin modifiye edilmiş şeklidir. Açıklamasını "Aman ne o olsun ne de o" şeklinde Benden uzak Allah'a yakin olsun'' a benzer bir deyim.
Bundan iyisi Şam'da kayısı
"Daha iyisi olamaz, daha fazla zorlamaya gerek yok" anlamına gelen atasözü.
( eposta ile geldi, kaynağını bilmiyorum)
Har farsça eşek manasına gelir dolayısyla deyimin manası eşekler gibi çalışmaktır. Şeyh Galib'in Harname adlı eserini hatırlayın.
Hınzır Seni
Hınzır hoş bir şey gibi algılansa da arapça'da domuz manasına gelmekte olup daha ziyade hakaret olarak algılanmalıdır.
Bakar gibi bakmak
Bakar öküz anlamına gelir, öküzün trene baktığı gibi manasına gelme eğilimindedir. Sultanahmet'te okurkan Rafet Hoca vardı Matematikçi o kullanırdı bunu. Bakar gibi bakma hadi cevapla.
Bazen, Baz'an, Bazan
Ba'z: (arapça) birtakım, bir parça, biraz, birkaçı (M. Nihat Özön, Osmanlıca-Türkçe Sözlük), aynı sözlükte ba'zan: (arapça) kimi vakit,kimileyin, her zaman değil, arasıra. Yani sözcüğün bu şekilde yazılışı Arapça'da doğru. Ama Türkçe'de kullanımı hem Türk Dil Kurumu Türkçe Sözlük'e hem de imla klavuzuna göre "bazen" dir. Yani Türkçe metinlerde bu şekilde kullanılır.
Zürefanın düşkünü beyaz giyer kış günü
Zürefa'nın zarif kelimesinin çoğuludur hayvanlar alemindeki uzun boyunlu Zürafa ile alakası yoktur zira bu hayvanin beyaz giyme lüksü olamaz.
Bir hoş oldum
Aslı bi huş oldumdur. Huş'un manası ise baygın, fenalaşmış, kendinden geçmiş demektir.
Moruk
Ermeniceden dilimize geçen sözcüğün manası baba, sakallı, yaşlı, kocamış erkek manasına gelir.
Gökmen
TDK Türk Dİl Kurumu yetkililrinin ağzından açıklanmıştır : 2015’te ilk Türk uzay adamını uzaya göndereceğimiz basında yer aldı. Başka dillerde “astronot”, “kozmonot”, “taygonot” gibi sözler kullanılıyor. Türk uzay adamı için bunları kullanmaya gerek yok. “Gökmen”in iyi bir karşılık olacağını düşünüyoruz. Hava Kuvvetleri Komutanlığımıza bu önerimizi yazdık. “Gökmen”deki “-men” eki çok eskilerden beri dilimizde kullanılır. En eskileri “Karaman”, “azman” ve “kocaman”... Yakın dönemde de “öğretmen”, “uzman”, “sayman”, “teğmen” gibi yeni sözler türetildi.
Üstad
Bir bilim ve sanatta o sanatı en iyi bilen kişidir ve aslı Üstat'tır Üstad yazımı tek olarak kullanılıyorsa yanlıştır. Fakat dilbilgisi kurallarına göre bu işin üstadı bu beydir kullanımı da doğrudur.
Fakir Fukara Cahil Cühela Alim Ulema
Şiir gibi ama birincisi tekil ikincisi çoğullarıdır. Fakirler= Fukara, Cahiller= Cühela, Alimler= Ulema. Konuyla ilgili olarak Şart tekil Şeriat çoğuldur, tıpkı Ukala akıllı'nın çoğulu olup akıllılar manasına gelip Snop, kendini beğenmiş manası bulunmamaktadır. Hepsi arapça kökenli kelimelerdir. Koşulları isteriz yerine arapça konuşma sevdasıyla Şeriat isteriz denirse pot kırılmaz, çam devrilir. :)
Köftehor
Köftehorun birkaç anlamı olabilir; -hor farsçada yemek içmek tüketmek anlamına geliyor. Böyle olunca köfteyiyen, köftetüketen, başka bir değişle köfteseven, belki de ağzının tadını bilen olabilir :) Köfte de farsçada çiğnenmiş, ezilmiş, dövülmüş anlamına geliyor. O zaman birleştirince ezilmişi, çiğnenmişi yiyen olur ki, burada belki de hazıra konan, çiğnemek için bile zahmet etmeyen, hazırcı, tembel, raconu kendi çıkarları için kullanan, sonradan görme uyanık anlamına gelebilir.
Çirkef : Çirkab = Çirk (pis) Ab (su) = Pis Su
Hoşaf : Hoşab = Hoş (güzel) Ab (su) = Hoş Su
Zerdali sözcüğü aslen Farsça bir sözcüktür, orijinali zerd-i alu (sarı erik) dir.
Şeftali de aslen Farsça bir sözcüktür.Orijinali şeft-i alu biçimindedir.Anlamı ise etli erik demektir.
Lale, Tulip, Dilbent
Fransızcada tulipe İngilizcede tulip İtalyancada tulipa Portekizcede tulipa Almancada Tulpe sözcükleri lale anlamına gelmektedir.Bu sözcüğün de şöyle bir hikayesi vardır:Hollandalı A.G. Busneck , 16. yy ortalarında Edirnede gördüğü laleye (anlamından dolayı olsa gerek) tülbent (eşarp) demiştir ve tüm Avrupada adı bu şekilde yayılmıştır.Kullanmakta olduğumuz bu sözcük de aslen Farsça bir kelimedir.Orijinali dil-bent dir. Asıl anlamı ise gönül bağlayandır.
Serbest
Farsça bir sözcüktür. Ser (baş) dest (bağlı) nin birleşmesinden gelir ve Başıbağlı manasına gelmekte olup tam zıddı anlamda kullanmaktayız.
Denizli
Denizlinin çevresinde hiç deniz yokken bu şehre neden bu isim verilmiştir hiç merak ettiniz mi? Aslen 14. 15. yüzyıllarda bu şehre Tonuzlu(domuzlu) deniyordu.Daha sonraları halkın bu ismi pek estetik bulmamasından olacak şehrin ismi Denizli biçimine çevrilmiştir
Metelik
Sondaki -lik eki, türkçe sözcük çağrışımı yapıyor; "yemeklik yağ"daki gibi... Aslı ise batı dillerinden geliyor: İngilizce'de, metallic; yani metal para... Biz kullanırken baştaki bölümü de bir türk ismiyle (mete) değiştirip kullanagelmişiz.
Bendeniz
Bu sözcüğün ne "ben" adılıyla, ne de "deniz"le bir ilgisi vardır; ancak sondaki "-niz" eki Türkçe'dir. "Bende", Farsça'da, "kul, tutsak" demektir. Yani kişi kendini sunarken - eski dönemlerin aşırı nezaketiyle -, "Ben kulunuz X kişi," diye sunar ya; bu da öyle konuşmalarla geçmişten günümüze gelmiş.
Lahmacun
Bu sözcüğün "macun"la ilgisi dolaylıdır. Arapça'da "acin" yoğrulmuş (macun o kökten gelir), "lahm" ise "et" demektir. Lahm-i acin: yoğrulmuş et..
Anahtar
Bu sözcüğün kökü, yunanca "anihto" (açmak) eylemidir. "Anihtiri" ise "açmaya yarayan" anlamındadır; yani "anahtar"... Yunanca kökenli sözcükler aslında dilimize Anadolu'da konuşulan ("konuşulmuş olan," demek daha doğru olur sanırım) Rumca'dan geçmiştir. Gerçekte iki dil biririne çok benzese de, Rumca'daki birçok sözcük Yunanlar'ca bilinmez. Bu yüzden bu sayfalardaki birçok grekçe sözcüğe "Yunanca kökenli" demek yerine "Rumca kökenli" demek daha uygun olur. Bu durumda ise "Anadolu Rumları'nın dili" anlaşılmalıdır.
Kilit
Yine Rumca'daki "kleo" (kapatmak) eyleminden türeyen "kleidi" ("klidi" diye okunur; "kapamaya, kilitlemeye yarayan" anlamında...) sözcüğünden gelmektedir.
Gebermek
Türkçe'de eski anlamı "şişmek" idi. Şimdi ise ölmenin kaba bir tabiri oldu. Ölüp beklemiş hayvanların şişmesinden geliyor olsa gerek. (Gebe ve göbek sözcükleri de aynı kökten geliyor)
Sıpa
Abazaca'da "spau" "çocuk, yavru" demektir. Bizde ise eşek yavrusu... Arapça'da da benzer biçimde "sabi, sibyan" "çocuk" anlamındadır.
Kokana
Yunanca "kokkona"dan geliyor ve gerçek anlamı "Hristiyan kadın"dır. Bizde ise giyimi ve süslenmesi aşırıya kaçan (yorumu yapanların düşüncesi böyle) yaşlı kadınlar nedense bu biçimde anılıyor.
Dillere peleseng olmak
Peleseng tesbih tanelerinin de yapıldığı kokulu bir reçinesi de olan kıymetli bir ağaç. Reçinesi yapışkan olduğundan ağızlarda sık tekrarlanan söze dillere peleseng olmuş denir. Aslında yanlış kullanılır bu söz. Çünkü doğrusu '' Dillere persenk olmak '' tır deyişin aslı. Persenk ise terazide dengeyi sağlamak için hafif kalan kefeye konan taş ve benzeri şeyler anlamındaki farsça kelimedir. Dillere persenk olan kelime de bir şeylerin eksikliğini kapatan ağzımıza yerleşmiş sözlerdir. ( Şey gibi )
Nüans Farkı
Yanlış kullanılan kelimelerden biriyle karşı karşıyayız. Osmanlı nın son dönemlerinden 1950 li yıllara kadar Fransızca dili pek bir popülerdi bu yüzden Türkçemize yerleştirilmeye çalışılırken Şark arabeskliğiyle bu ucube laf ortaya çıkmıştır. Nüans fransızca'da fark demektir anlamazlarsa diye pekiştirmek için birde bizim farkı ekleyince ortaya bu çıkmıştır. Şark Farkı, Nüans Farkı.
Afyonu Patlamak
Eski zamanlarda afyon kullananlar Ramazan ayında sahura kalktıklarında afyonu çiğnemek yerine ince bağırsaklara sarıp yutarlarmış.Bu yutulan afyonun mide'de patlaması ancak öğle vakitlerinde olurmuş.Afyon patlayana kadar da bu kişi çok gergin ve sinirli olurmuş. Bu yüzden eski zamanlarda 'Bey çok sinirli, daha afyonu patlamadı' gibi ifadeler kullanılırmış.
Ne Şam'ın Şekeri Ne arab'ın yüzü
''Ne Şamın şekeri Ne arabın yüzü'', deyimi aslında ''Ne Şamın şekeri ne arabın zekeri'' nin modifiye edilmiş şeklidir. Açıklamasını "Aman ne o olsun ne de o" şeklinde Benden uzak Allah'a yakin olsun'' a benzer bir deyim.
Bundan iyisi Şam'da kayısı
"Daha iyisi olamaz, daha fazla zorlamaya gerek yok" anlamına gelen atasözü.
( eposta ile geldi, kaynağını bilmiyorum)
18 Şubat 2010 Perşembe
17 Şubat 2010 Çarşamba
12 Şubat 2010 Cuma
9 Şubat 2010 Salı
8 Şubat 2010 Pazartesi
28 Ocak 2010 Perşembe
26 Ocak 2010 Salı
25 Ocak 2010 Pazartesi
22 Ocak 2010 Cuma
20 Ocak 2010 Çarşamba
18 Ocak 2010 Pazartesi
12 Ocak 2010 Salı
Gözleri Siyah Kadın - Nazım Hikmet
Gözleri siyah kadın o kadar güzelsin ki
Çok sevdiğim başına yemin ediyorum ben
Koyu bir çiçek gibi gözlerin kapanırken
Bir dakika göğsünün üstünde olsa yerim
Ömrümü bir yudumda ellerinden içerim
Gözleri siyah kadın o kadar güzelsin ki.
NAZIM HİKMET
Çok sevdiğim başına yemin ediyorum ben
Koyu bir çiçek gibi gözlerin kapanırken
Bir dakika göğsünün üstünde olsa yerim
Ömrümü bir yudumda ellerinden içerim
Gözleri siyah kadın o kadar güzelsin ki.
NAZIM HİKMET
11 Ocak 2010 Pazartesi
7 Ocak 2010 Perşembe
6 Ocak 2010 Çarşamba
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)